“AĞAÇ DİKMEYİP ÇEVRECİ GEÇİNENLERİ DİKKATE ALMIYORUM”
Şehirlerin dönüşümünün sağlanmasında TOKİ’nin çok büyük katkısı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü şehirlerimiz insan fıtratını değil bireysel hırsları merkeze alan bakış açısıyla inşa ediliyor. İnsan fıtratıyla uygun olmayan her yer zamanla insanın zindanı haline gelir. Bu nedenle günümüz şehirleri insana huzur vermiyor. Bu huzuru yeniden bulmak için biz yöneticiler başta olmak üzere tüm belediyelere ciddi işler düşüyor. Sorunların çözümü kısa sürede mümkün olmuyor. Şehirlerimizin dönüşümünü sağlarken TOKİ’nin öncülüğünde ortaya çıkan yapıların çok önemli katkısı oldu. Ülke genelinde milyarlarca fidan ve ağaç dikimini de gerçekleştirdik. Bunları kontrollü bir şekilde sürdürüyoruz. Buna rağmen TOKİ’yi eleştirenlere rastlıyoruz. Komşuluğu öldürüyor, yeşil alanı yok ediyor diyorlar. Bunları söylenin milletten haberi yok. TOKİ bir şeyi başarıyor. Gecekondulaşmayı ortadan kaldırarak onların olduğu bölgede kentsel dönüşümü gerçekleştiriyor. İnsanca yaşamanın erdemini oluşturuyor. Kendileri 30-40 katlık rezidansta oturup kapı komşularının adını dahi bilmeyenlerin mahalle kültüründen bahsetmeleri kadar boş bir iş olabilir mi? Ömürlerinde bir kez olsun kışın ısınmak için soba yakmamış, her yağmurda çatısı akmamış olanların gecekondu hayatının erdeminden bahsetmeleri riyakarlıktan başka bir şey değildir. Hayatlarında bir tek ağaç dikmediği, bir tek ağaç sulamadığı halde dünyanın en çevreci insanı geçinenleri artık dikkate almıyorum ve almayacağız” ifadelerini kullandı.
“ÜLKEMİZİ MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNİN ÜZERİNE ÇIKARACAĞIZ”
Konuşmasında, İstanbul’da yeniden inşa edilecek Atatürk Kültür Merkezi’ne de yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul’da AKM’nin projesini takdim edersiniz, ertesi gün Mimar Mühendisler Odası hemen bununla ilgili de müracaatta bulunur. Ne yaptınız siz bugüne kadar? Onu söyleyin. Nereye müracaat ederseniz edin, biliniz ki inşallah 2019, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin, o dev opera binasının bittiği yıl olacaktır. İstediğiniz kadar çırpının, istediğiniz kadar yatın, ne yaparsanız yapın. Böyle yapa yapa 10 yılımızı yediniz. Sırça köşklerinden bize ahkam kesenlerin asıl derdi, büyükşehirlerin, özellikle de kurtarılmış bölge olarak gördükleri belli muhitlerin sadece kendilerine ait olmaktan çıkmasıdır. Lafa gelince halkçılığı kimseye bırakmayanlar, milletle aynı yollarda yürümeyi, aynı mekanlarda oturmayı, aynı meydanları paylaşmayı içlerine sindiremiyorlar. Bizim milletimize sözümüz var. Ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız. Bu yolda bize katkı verecek herkese yüreğimiz de kollarımız da açıktır” açıklamalarını yaptı.
“ŞURADA BULUNMAK CENABI HAKKIN EMRİDİR”
Şehircilik Şurası Genel Kurulu’nun açılış konuşmasını yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstişare etmenin şurada bulunmanın önemine değindi. Şura’nın bundan 9 ay önce yine Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki toplantıyla başladığını hatırlatan Bakan Özhaseki, “Hamdolsun, 9 ay sonunda olgunlaşan çalışmalarımız şu anda Genel Kurul aşamasına geldi. İstişare etmek, Şura’da bulunmak, Cenab-ı Hakk’ın bir emridir. İstişare etmek medeniyetimizde o kadar önemlidir ki, yüce kitabımızda ‘Şura’ ismini taşıyan bir sure yer alır” dedi. Konuşmasında Türkiye’deki şehirleşme oranına yer veren Bakan Özhaseki, 2017 itibariyle bu oranın yüzde 88’e ulaştığını vurguladı. Özhaseki, “2050 yılına geldiğimizde, Türkiye’nin yüzde 95’i şehirlerde yaşayacağı tahmin ediliyor. 1950 yılında nüfusu 500 binden fazla olan şehir sayımız sadece 2’ydi. Bu sayı bugün 40’ı aşmış durumda. Bu nedenle, şehircilik meselesinin Türkiye’nin yeni dönemdeki en önemli gündemlerinden birisi olacağını düşünüyoruz. Tüm bu gelişmeler; ülkemizde şehri yeniden düşünmenin kapılarını sonuna kadar açtı. Şehircilik Şurası’nın yapılmasının nedeni de bu arayış oldu. Malumunuz üzere şuramızda dört farklı komisyon altında çalışmalar yürütüldü” diye konuştu.
“EŞSİZ HAZİNEMİZ BİZE REHBER OLACAK”
Şura’da görev alan dört ayrı komisyonun çalışmaları hakkında da bilgiler veren Bakan Özhaseki, ilk komisyonun şehirlerde kimlik, planlama, tasarım komisyonu olduğunu belirtti. Özhaseki, “Kadim bir medeniyete, köklü bir geleneğe sahibiz. Bu eşsiz hazine Şehircilik anlayışımızda da bize rehber olacaktır. Buradan ilhamla şehrimizi yaşanabilir kılan değerleri belirledik, sorunları tespit ettik. Özellikle mahalle dokusunun korunması ve insan odaklı planlama anlayışına bir kez daha vurgu yaptık. Yani yatay mimarinin önemine, insanın tabiatla iç içe yaşamasının önceliğimiz olduğu hususuna dikkat çektik” açıklamalarını yaptı. Bir diğer komisyonun kentsel dönüşümü incelediğini anlatan Özhaseki, “Hepimizin malumudur ki, ülke topraklarımızın önemli bir kısmı deprem riski altındadır. Bir taraftan risk taşıyan binalarımızı hızla yenilerken, diğer taraftan da kentsel dönüşümün sosyal boyutlarıyla birlikte ele alınması gereken bir zaruret olduğunu yaşadığımız tecrübeler ışığında bir kez daha gördük. Ülkemizi, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başlayan kentsel dönüşüm çalışmaları ile depreme karşı hazırlayacağız. Bunu yaparken de krizi fırsata çevirerek kültürümüzden ilhamla geleceğe yönelen sağlam yapılar inşa edeceğiz. Kentsel dönüşüm çalışmalarında birtakım ilkeler belirledik. Bunlardan birincisi, dönüşümde esas olan yerinde dönüşümdür. İkincisi, her evi yıkılan vatandaşımıza mutlaka ev verilecektir. Üçüncüsü, hazırlanan yeni rezerv alanlarında planlama, mahalle bazlı olacaktır” ifadelerini kullandı.
Bir diğer komisyonun da şehirleşme, göç ve uyum komisyonu olduğunu kaydeden Özhaseki, “Biz Türkiye olarak, dünyanın vicdanı, iyilik kavramının devlete dönüşmüş hali, insanlığın son adasıyız. Son yıllarda, iç göçün yanı sıra önemli miktarda dış göç alıyoruz. Bu durum haliyle, şehirlerimizin sosyo-ekonomik yapısını ve çehresini etkiliyor. Buna yönelik olarak, çok boyutlu tartışmalarla bunun cevabını ve çözümünü aradık, önemli notlar aldık” diye konuştu
“ŞEHİRLERİN GELECEĞİ YÖNETİCİLERİN UFKUYLA ORANTILIDIR”
Şura kapsamında Yerel yönetimlerin rolü üzerinde de çalıştıklarına dikkati çeken Özhaseki, konuşmasında, “Şehirlerimiz canlı bir organizma gibidir. Değişir, gelişir, yeni ihtiyaçlar baş gösterir. Zamanın ihtiyacına göre yenilenme zarureti belirir. Şehirlerimizin gelecek vizyonu için yerel yönetimlerimizin de o vizyona göre yapılanması gerekir. Şehirlerimizin geleceği, yerel yöneticilerin ufkuyla doğru orantılıdır. Yerel Yönetimler bazındaki çevre-şehircilik faaliyetlerine nasıl ufuk ve yol açabiliriz, sorularına cevaplar aradık. İşimizin kolay olmadığını biliyoruz. Çünkü boş bir arazide sıfırdan şehir planlaması yapmıyoruz. Şehirlerimiz çok eski hatta dünyanın en eski şehirleri. Üzerlerinde onlarca kavim yaşamış, medeniyetler kurulmuş. Her birinden çok önemli eserleri bize miras bırakmışlar. Bu şehirler özellikle son 80 yılda çok tahrip edilmiş. Birçok yanlışlıklar yapılmış. Planlamanın çok geç olması başlı başına bir sorun olduğu gibi, bu planlamanın bazen yanlışlıklar içermesi, sık sık da delinip tahrip edilmesi, ciddi sonuçlar doğurmuş. İkincisi; özellikle 1950’lerde başlayıp hızlanan göç dalgası karşısında hazırlıksız yakalanmamız hatta bu göçler karşısında o günkü yerel yöneticilerimizin yanlış, ideolojik yaklaşımları sonucu ağırlaştırmış. Üçüncüsü de birçok kurumda plan yetkisinin olmasıyla ortaya çıkan karmaşa. İşte bütün bunlar sorunları daha da artırırken karşımıza; üzülerek ifade edelim ki kimliksiz ve sağlıksız şehirler çıkmış. Bunun yanı sıra sevindirici gelişmeler de oluyor. Özellikle 1990’ların ortalarında başlayan belediyecilik anlayışı bizi ümitlendiriyor” ifadelerine yer verdi.